Medeniyet tasavvurunu bilgi ve düşünce eksenli birikimiyle ortaya koyan, çok yönlü kişiliğiyle yeni nesillere çığırlar açan, yazılarıyla düşünce dünyamıza burçlar diken, unutulmaz dizeleriyle Kudüs sevgisini diri tutan, öğretmenliğiyle hepimize rol model olan, sendikacılığıyla emek ve özgürlük mücadelemize hayat veren, tüm hayatını bir aydın sorumluluğuyla geçiren Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan’ı vefatının 18. yılında rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Mehmet Akif İnan, batılılaşma ihanetinin resmi programa dönüştürülerek dayatıldığı bir dönemde millî değerlerin beslendiği asıl kaynak olan İslâm’ın fikir ve hareket planında yaşanır kılınması için tarihî bir sorumluluk üslenmiştir. Yazılarında, şiirlerinde, konferans ve sendikal hareketinin her aşamasında bağrından çıktığı Anadolu’nun irfanına, özlemine, hasretine, çilesine, öfkesine ve haklı tepkisine tercümanlık etmiştir. Duygulu, cesur, erdemli, öncü, örgütçü vasfıyla o her birimizin onur ve iftiharla yürüdüğü yolu açmıştır. Zamanın karanlık tünellerini her bir aşamasında inançla, azimle, sabırla katedilerek gelip günümüzden yarınlara uzayan bu yol, milletimizi değerleriyle buluşturacak olan irfan ve medeniyet dünyamıza çıkmaktadır.
Babasının kendisine onun hatırasına ismini verdiği adaşı Mehmet Akif Ersoy gibi, istiklal ve istikbali milletin inancıyla kaynaştırarak anlamış, anlamlandırmıştır. Kimliğini ve benliğini şekillendiren bu hakikatin gereği olarak, fikri ve fiili her türlü vesayete, millî iradenin gasbedilmesine, darbelere, yasaklara, vesayetçilerin bağlantılı oldukları dış güçlere karşı asil bir duruşun sahibi ve temsilcisi olmuştur.
Batı’nın tahakkümünün ümmet coğrafyasını maddi manevi kuşattığı bir zamanda, Türkiye’de medeniyet değerlerimizi ve irfan köklerimizi tezyif edici, sistemli bir operasyon yapılmıştır. Bir yandan resmi ideoloji siyasi kültürel dayatmalarla yaygınlaştırılırken, diğer yandan bidat ve hurafe yığınına indirgenen İslâm, sosyal hayatın dışına itilmek istenmiştir. İşte tam bu noktada sahip olmamız gereken gerçek kimliğin ve kişiliğin hakikatini Mehmet Akif Ersoy’dan Necip Fazıl’a, oradan Mehmet Akif inan’a uzanan çizgide yüksek bir bilinç ve hayat pratiğine dönüştüren akımın son etkili temsilcisi Akif İnan, öncü bir rol üslenerek tarihî sorumluluğunu yerine getirmiştir. Türkiye’de son yüzyılın düşünce tarihi, iki Akif arasındaki zamanda fikri gelişme ve dönüşümlerden ibarettir dense yanlış olmaz.
Akif İnan, kenarda, kıyıda kalıp olanları seyretmenin, bu milletin ne kaderi ne karakteri olduğuna inanmaktadır. Yeni bir ruh ve atılım heyecanıyla sosyal hayatta da örgütlenmeli, millet olarak bizi doğrudan etkileyen olumsuz gidişata müspet bir yön vermek için harekete geçmelidir. Bu amaçla bir yandan birbirinden kıymetli düşünce ve sanat eserleri kaleme alırken, diğer yandan 1992’de Eğitim-Bir-Sen’i kurmuştur. Bu seçimde daha önce bulunduğu sendikal faaliyetlerin tecrübesi de etken olmuştur kuşkusuz. Ama üstlendiği yeni sorumlulukta asıl etkili olan, onun millî değerlerle barışık, heyecanlı, dürüst aydın vasfı ve hareket adamı oluşudur. Yazılarıyla bütünleşen kişiliği bundan böyle sendikacılığıyla birleşerek daha farklı bir boyut kazanacaktır. 1992’de kurulan Eğitim-Bir-Sen ve 1995’te kurulan Memur-Sen, hem onun hem Türkiye’nin hayatında yeni bir dönemin başlangıcı niteliğindedir. Akif İnan ve arkadaşları, küstahça binyıl süreceği söylenen 28 Şubat’ın ve sonraki darbe denemelerinin tehdit ve tahditleri karşısında susmayarak, kenara çekilmeyerek bütün yurtta, tüm kamu kurumlarında örgütlenir. Eğitim-Bir-Sen, Memur-Sen ve bağlı sendikaların faaliyetiyle Anadolu’da yeni bir ses, yeni bir duruş, bakış, yürüyüş başlamıştır. Bu, yasakçı düzenin toplum mühendisliklerine karşı, gerçekten binyıldır süren bir hareketin yenilenen, aktif, diri bilincidir.
Özünde medeniyetimizi ihya etmeyi amaçlayan ideal ve heyecanla kutlu bir yolculuk başlar. Bu zorlu yolculuk, geleceğin uzak, aydınlık ufuklarını menzil edinerek yoluna devam eder. Darbelere, yasaklara direne direne, ilkelerinden taviz vermeyerek, asla geri adım atmayarak, amacına biraz daha yoğunlaşarak, daha ileri, daha büyük amaçlara yönelen sendikal örgütlenme milletten büyük teveccüh görür; hareketlendikçe bereketlenir, bereketlendikçe hareketlenir. Milletin değer ve realitelerine ilgisiz kesimlerin, ideolojik hesap ve istismarlarla işgal ettikleri bu alanda farklı bir tarzla yapılan sendikacılık, müthiş bir heyecan uyandırır. İmanın yüce bir değer olarak alın terinden, insan haklarından, emek ve ekmek davasından, adil paylaşım, özlük, özgürlük ve demokrasi mücadelesinden ayrı düşünülemeyecek yorumu, kültür ve medeniyet algımızda yeni açılım ve heyecanlara yol açar. Eğitim-Bir-Sen’in tüm içerik ve unsurlarıyla eğitimin meselelerine odaklanan çaba ve mücadelesi sonuç alınıncaya kadar sürer, sürmektedir. Başta başörtü yasağının kaldırılması, sekiz yıllık kesintisiz eğitim ve katsayı engelinin aşılması, müfredattaki değişiklikler, kitap içeriklerinden sınav sistemlerine kadar yapılan bütün iyileştirmelerde Eğitim-Bir-Sen’in çabası, imzası vardır.
Sahip olduğumuz misyon ve ait olduğumuz medeniyetin bize yüklediği sorumlulukla büyüyen görevlerimizin farkındayız. Başta çalışma hayatına katkımız, emek dayanışması, hak ve özgürlüklerin genişlemesi için verdiğimiz mücadele, özellikle mazlumlara, yoksulluğun pençesinde kıvranan farklı ülkelerdeki insanlara verdiğimiz destekle daha anlamlı bir zeminde sürmektedir.
Bir ömür hep ufuk açıcı, yol gösterici özelliğiyle hepimize her alanda öncü ve örnek olan bu inanmış, adanmış fikir ve hareket adamı, belki en verimli olacağı bir dönemde, çok yüklendiği bedeni yoğun çalışma temposunu kaldıramadı ve 6 Ocak 2000 tarihinde memleketi Urfa’da sonsuzluğun sahibine kavuştu.
Eğitim-Bir-Sen olarak, Akif İnan’ın işaret ettiği menzile vefakâr bir tutumla yürümeye devam ediyoruz. Adına düzenlediğimiz yarışmaları kitaplaştırıp yayınladık. Daha da önemlisi hayattayken bizzat kendi kaleminden çıkan eserlerine ilaveten diğer yazı, söyleşi ve konuşmalarından oluşan kitaplarını, sendikacılık yönünü anlatan araştırmalarımızı yayınlamamız kültür dünyamıza önemli bir katkı olmuştur.
Hiç unutmayacağımız, unutturmayacağımız ve hep hayırla yâd edeceğimiz Mehmet Akif İnan’a bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz.